“Şikeli” Balyoz soruşturması ve Balyoz savcısının şike soruşturması

21 Temmuz 2011

GENEL

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet gazetesindeki bugünkü yazısında futbolda şike soruşturması kapsamında elde edilen belgelerin savcılar tarafından tasnif edip ayıklayarak Federasyon’a teslim edileceği konusu ile ilgili olarak şöyle yazıyor:

“Hazırlık soruşturması gizli ama gazetelerde her gün boy boy bununla ilgili haberler yayımlanıyor.

Soruşturma dosyası gizli, sanıkların avukatlarına bile şu anda gösterilmiyor ama “ayıklanarak” Federasyon’a teslim edilebiliyor.

Ayıklama nasıl yapılacak, aleyhte olanlar kadar lehteki deliller de verilecek mi, bilemiyoruz.

Emniyet ve savcılık soruşturmanın gizliliği konusunda iyi bir sınav vermedi. Hatta kamuoyunda sanıklar aleyhine bir yargı oluşması için özel olarak çalıştığını bile söyleyebiliriz.”

Balyoz soruşturma sürecinde yaşananlar, şike soruşturması ile büyük benzerlik taşıyor. Bu benzerliğin ötesinde, şike soruşturmasını yürüten savcı Mehmet Berk, aynı zamanda Balyoz soruşturmasında görev yapan savcılardan biri. (Savcı Mehmet Berk, Balyoz soruştumasının başındaki savcı Bilal Bayraktar ile birlikte 5 Nisan 2010’da soruşturmadan alındı. Savcıları soruşturmadan geri çeken İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ise Şubat 2011’de “yeni” HSYK tarafından İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ‘ne tayin edildi.).

Şike soruşturmasına benzer şekilde, Balyoz soruşturması sırasında gizlilik gerekçesiyle şüphelilerin belgelere erişimi engellenirken, seçme belgelerin seçme kısımları seçme basına kamuoyu oluşturmak amacıyla sızdırıldı.

Savcı Mehmet Berk’in soruşturmada aktif olduğu dönemden iki önemli tespiti sıralayalım. Bunlardan ilki, şüphelilerin lehine olan bir bilirkişi raporunun yok edilmesi, ikincisi ise Balyoz iddialarının sonradan üretilmiş sahte belgeler üzerinde dayandığını gösteren yazışmaların adli emanate saklanması. Şimdi biraz açalım.

(1) Adliyede buhar olan bilirkişi raporu:

24 Şubat 2010’da 1nci Ordu Askeri Savcılığı, Balyoz soruşturmasını yürüten savcılara iki ayrı CD içinde iki bilirkişi raporunu mühürlü bir zarf içinde teslim ediyor. Bu raporlardan biri (Balyoz belgelerinin gerçekleğini irdelemeden, dijital belgelerin gerçek olduğu varsayımıyla hazırlanan rapor) dava dosyasına konuyor, hatta daha dosyaya girmeden ve savunmayla paylaşılmadan basına sızdırılıyor. Raporlardan ikincisi ise 1nci Ordu’daki bilgisayarlarda soruşturma konusu belgelerin izinin bulunmadığını tespit ediyor, ve Adliye’de buharlaşarak dava dosyasına ya da iddianameye dahil edilmiyor. Bu raporun varlığından ancak bir kaç ay önce ve tamamen tesadüf eseri haberdar olduk (bu rapor hakkında bilgi için buraya tıklayın).

Sonuç : Balyoz savcıları soruşturma safhasında şüphelilerin aleyhine gibi görünebilecek bir raporu basına sızdırıken, şüphelilerin lehine olan bir raporu tamamen yok ettiler.

(2) Adli emanete saklanan yazışmalar:

Balyoz soruşturmasında suç unsuru içeren belgelerinin hepsi 11 no.lu CD’de kayıtlı. Bu “Balyoz” CD’si TÜBİTAK, emniyet, dahil tüm bilirkişi raporlarına göre tek oturumda oluşturulmuş. Yani belgeler CD’ye kaydedildikten sonra bir daha içine hiç ekleme-çıkarma yapılmamış. Balyoz savcıları bu CD’nin 5 Mart 2003’de dönemin Ordu Komutanı Doğan için hazırlandığını iddia ediyorlar. Soruşturma sürecinde de Doğan dahil onlarca kişiyi bu nedenle tutuklama istemiyle mahkemeye sevkettiler. Oysa savcılar bunu yaparken  ellerinde bu CD’nin 2003’de oluşturulmuş olamayacağına dair somut deliller mevcuttu.

Savcılar, soruşturmanın başında Balyoz CD’sinden çıkan kimi listelerin 2003 yılı ile tutarlı olup olmadığını araştırmak için ilgili kurumlara gönderiyorlar.  (Listelerde el konulacak/kapatılacak kurum, çeşitli kurumlarda çalışan “müzahir” personel,  el konulacak araçların model ve plakaları var.)  Savcılar gelen yanıtlardan listelerin–dolayısıyla Balyoz CD’sinin–2003’de hazırlanmış olamayacağını görünce ne yapıyor? Bu yazıları adli emanate saklıyor! Ve de tahliye edilen şüphelilerinin serbest bırakılmasına (Balyoz CD’sindeki belgeler 2003’de hazırlanmıştır diyerek) itiraz ediyor.

Örnek 1. Aselsan’ın 16 Mart 2010 tarihli (savcılık tarafından 26 Mart 2010 tarihinde teslim alınan) yazısında, Balyoz CD’sindeki listede bulunan dört kisi için “Aşağıda ilgi yazı kapsamında adı geçen şahıslar 2002/2003 döneminde şirketimiz personeli olmayıp, daha sonra yanlarında belirtilen tarihte işe girmişlerdir” Belirtilen tarihler ise şöyle, İ.B:14.06.2007,  V.T.: 01.07.2007, R.E.P.:  17.09.2007, A.H.: 06.04.2006 (detaylar için buraya tıklayın).

Örnek 2. Türk Telekom’un savcılara gönderdiği ve savcılıkca 23 Mart 2010’da teslim alınan yazıda, Balyoz CD’sindeki bir listede 57nci sırada yer alan S.Ö. için “Şirketimizdeki görevine 09.06.2004 tarihinde başlamıştır ” yazıyor (detaylar için buraya tıklayın).

Buna benzer birçok yazışmayı blogumuzda Kategoriler altında, “Adli emanete saklanan belgeler” bölümünden okuyabilirsiniz. Tek bir kerede kaydedilen, sonradan içine ekleme-çıkarma yapılmayan Balyoz CD’sinin 5 Mart 2003’de oluşturulmuş olamayacağını alenen gosteren bu yazışmalar, savunmanın eline soruşturmanın başlamasından neredeyese bir sene sonra (defaatle Mahkeme’den talep ettikten sonra) geçti. Yazışmaları inceleyince gördük ki, Balyoz savcıları bu yazışmaların içeriği hakkında iddianamede yanlış beyanlarda da bulunmuşlar.

Sonuç: Balyoz savcıları, tüm Balyoz belgelerinin kayıtlı olduğu ve 2003’de oluşturulduğu iddia edilen CD’nin 2003’de oluşturulmadığını gösteren yazışmaları adli emanete kaldırarak sakladılar. İddianamenin ek klasörlerine de koymadılar.

(Not: Balyoz savcıları hakkında suç duyurusu yapılmasına rağmen hala HSYK’dan bir yanıt yok. Üstelik, Balyoz savcılarından iki tanesi “yeni” HSYK tarafından Yargıtay’a üye olarak seçildi. )

Şimdi, Mehmet Y. Yılmaz’ın yazısına geri dönelim ve bir soruyla bitirelim: Şike soruşturmasını yürüten savcılar, şüphelilerin lehine olan bilgi ve belgeleri Federasyon’a teslim eder mi?

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

5 Yorum ““Şikeli” Balyoz soruşturması ve Balyoz savcısının şike soruşturması”

  1. Solmaz Türk Says:

    Amaç bütün kurum ve kuruluşlarıyla Türkiye’nin çanına ot tıkamak mı ?Bir yerlerde Hanefi Avcı’nın kitabında Savcı Berk’ten bahsettiğini okumuştum.

    Cevapla

  2. trekking Says:

    Mehmet berk, Hanefi Avcı’nın “Haliçte Yaşayanlar simonlar” kitabında da ismi geçiyor.Kitabı okuyanlar hatırlayacaklardır. Emin Aslan olayında Hanefi Avcı’nın ifadesini çarpıtan, söylediklerinin tam tersi anlamları ifadeye geçiren kişidir kendisi. Okumayanlar internet ten pdf olarak bulabilir. “Mehmet Berk” diye aratınca kitabta ilgili bölümleri bulabiliyorsunuz. Vazla söze gerekyok. Bu adam adalet dağıtacak!!!!!

    Yetmez ama evetçiler allah sizi nasıl biliyorsa öyle yapsın.

    Cevapla

  3. murat1907 Says:

    daha kim ne desin bu işe bilmiyorum. siz mi adaleti sağlayacaksınız? size mi güveneceğiz biz? insanların maneviyatıyla oynamak ırzına geçmek bu kadar kolay mı? siz kime hesap vereceksiniz? allah topunuzun belasını versin? sürüne sürüne sevdiklerinizin yakınlarınızın gözünüzün önünde devasız hastalıklardan can çekiştiği günleri görün inşallah.

    Cevapla

  4. Can Acar Says:

    Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan röportajında İlhan Cihaner resmi açıkça ortaya koyuyor: http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=263658

    Cevapla

  5. Tuğrul Says:

    Ya içim yanıyo böyle şeylere..neden böyle yapıyorlar anlamıyorum? nedir bu Allah aşkına? komutanlarımızın bir takım sahte bilgi ve belgelerle cezaevlerine atılması yetmiyormuş gibi şike soruşturmasınıda mı ergenekonla ilişkilendirmeye çalışıyorlar?

    pes yani,olmadı amerikan başkanı kendedyy,e suikastı,marliyn monreonun gizemli ölümünü,olof palmeye yapılan suikastı,…yetmedi atatürke yapılan suikastı,hatta hatta taa geçmiş dönemlerde peygamberlere yapılan suikastlarıda ergenekona atsınlar..

    yaparlar mı,niye yapmasınlar?onların malum bankadan neyi eksik,:))..nasıl olsa arkalarında %50 var:))

    daha çok dicem var,ama dilim varmıyoo..insan korkuyo artık,düşüncelerini açıklamaktan..herkes içerde,düşüncelerinden dolayı..ülkemizde ileri demokrasi var,ya o yüzden:))

    dilerim Allahtan bir an önce bu ergenekon komedisi son bulur..terörle mücadele etmiş kahraman komutanlarımız ile hala mücadele edipte tutuklanan diğer komutablarımızda bir an önce çıkmalarını istiyorum..yeter artık,bu kadar zulüm..

    teşekkür ederim..tuğrul..asiamen

    Cevapla

Yorum bırakın