Balyozcularla aynı ideolojiyi paylaşan (ve fakat gözaltına alınacak) iktisatçı

Taraf gazetesi 22 Ocak 2010 tarihinde “Balyoz Hükümeti” başlığı altında Balyoz belgelerinden Milli Mutabakat Hükümeti Programı’ndan kesitler vermiş, ve habere

“Belgenin Taraf’ın elindeki CD kopyasının elektronik anteti, Milli Mutabakat Hükümet Programı’nın da, yine Süha Tanyeri’nin o dönemdeki işyeri bilgisayarına kaydedildiğini kanıtlıyor”

iddiasını eklemeyi de ihmal etmemişti.

Oysa söz konusu CD’nin “Süha Tanyeri’nin o dönemdeki işyeri bilgisayarına kaydedildiğine” dair hiçbir kanıt olmadığı gibi, aynı CD’nin içinden 2004, 2005, 2006, 2007, ve 2008’e ait bilgiler çıktığını biliyoruz.

Bu belgenin Ekonomik Politikalar bölümünün Haydar Baş’ın 2005 tarihinde verdiği bir konuşmadan birebir alıntılar içerdiğini daha önce yazmıştık. Örneğin:

11 no.lu Balyoz CD’si, Milli Mutabakat Hükümeti Programı.doc, sayfa 5, paragraf 5:

“1999 yılında IMF, Türkiye’ye mali destekli yeni bir anlaşma yapılabilmesi için Bankalar Yasası, Sosyal Güvenlik Yasası, Uluslararası Tahkim, Özelleştirme… gibi sözde reformların yapılması gerektiği bildirilmiştir.”

Haydar Baş, 27 Kasım 2005 tarihli Milli Ekonomi Kongresi Kapanış Konuşması, paragraf 58:

“1999 yılında IMF, Türkiye’ye mali destekli yeni bir anlaşma yapılabilmesi için Türkiye’nin Bankalar Yasası, Sosyal Güvenlik Yasası, Uluslar arası Tahkim, Özelleştirme… gibi sözde reformlarını yapması gerektiğini bildirmiştir.”

Yine aynı tarihli Taraf gazetesi “Elveda Piyasa, Elveda Dünya” başlığı altında Ekonomi Politikaları bölümünden alıntılar verdikten sonra şöyle yazıyor:

“Darbeci subaylarla aynı ulusalcı-devletçi ideolojiyi paylaşan bir iktisatçının kaleminden çıktığı izlenimi veren yukarıdaki tahlillerin (…)”

Darbecilerle aynı ulusalcı-devletçi ideolojiyi paylaşan iktisatçı kimmiş? Haydar Baş.

Peki, yine 11 no.lu CD’den çıkan Balyoz belgesine göre (Dava Klasörü no. 184, Dizin no. 216), İstanbul İlinde Gözaltına Alınacak İrticai Grup Liderleri listesinde 10. sıradaki kişi kim? Haydar Baş.

Yani Balyozcular Haydar Baş’ın (her nasılsa) 2005’de yaptığı konuşmadan ekonomi programı derlemekle kalmamışlar, “aynı ulusalcı-devletçi ideolojiyi paylaşan” bu kişiyi gözaltına alınacaklar listesine de koymuşlar!

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

18 Yorum “Balyozcularla aynı ideolojiyi paylaşan (ve fakat gözaltına alınacak) iktisatçı”

  1. Fenerant Says:

    merttalay gelmeden ben onun yerine yorum yapmak isterdim ama ne yazacağını merak etmemek mümkün değil.

    Cevapla

  2. merttalay Says:

    Fenerant, merakinizi gidereyim:)..Post’u dikkatle okursaniz, Taraf gazetesindeki haberde Haydar Bas’in isminin gecmedigini goreceksiniz. Sadece planin darbeci subaylarla ayni ideolojiyi paylasan bir iktisatcinin kaleminden ciktigi izlenimi belirtilmis (bundan daha dogal bir yorum olamaz herhalde). Bu kisinin Haydar Bas oldugu fikri, blog yazarlarinin bir yorumu, Taraf’in degil. Yaziya sanki Taraf’ta bu kisinin ismi geciyormus gibi bir hava verilmeye calisilmis (soru sorup kendileri yanitlayarak), dikkatli okurlarin gozunden kacmayacaktir.

    Yazarlarin diger bir yorumu da programin 2005 yilindaki konusmadan derlendigi. Halbuki Haydar Bas Kemalist/Islamist sentez gibi garip bir ideolojinin pesindeki bir kisi, eminim ki askeriyede cok yandas bulmustur. Bu cevreden bu programi alip 2005 yilindaki konusmasina koymasi cok olasi (nasilsa gizli belge degil mi, asirdigini kim anlayacak?).

    Cevapla

  3. Fenerant Says:

    Sevgili merttalay@

    İlk cümlendeki eleştrin ne kadar makul ve anlaşılabilir ise de;

    Haydar Baş’ı da Balyoz şüphelisi yaptın ya.

    Buna pes derim artık. Bu iddianı Balyoz savcısına da söyle de Haydar Baş’ı da tutuklasınlar.

    Balyoz iddianamesini ve eklerini siz sanıklardan ve vekillerinden daha iyi biliyorsunuz çok enteresan.

    Yoksa gizli tanıklardan birisi misin?

    Cevapla

  4. merttalay Says:

    Sevgili Fenerant,

    Bu yorum sayfasini karsilikli bir diyaloga cevirmekten itina ederim, fakat bir yanlis anlasilmayi duzeltmem lazim: Haydar Bas da suphelidir gibi bir imam yok. Bildiginiz gibi soz konusu belgeler “paketi” bir cok belgeden olusuyor, ekonomik program da bunlardan biri. Sanirim sadece ekonomik programin oldugu belgeyi okuyan biri bunun neyin parcasi oldugunu anlayamaz. Dolayisiyla bu belge bir sekilde bir sempatizani tarafindan Bas’a ulastirilmis olabilir (seneler sonra), bu onu supheli yapmaz. Askeriyedeki belge/bilgilerin cok da guvenli bir sekilde saklanmadigi konusunda hemfikiriz sanirim (bkz. casusluk davasi).

    Cevapla

  5. drunkenknight Says:

    ‘Askeriyedeki belge/bilgilerin cok da guvenli bir sekilde saklanmadigi konusunda hemfikiriz sanirim (bkz. casusluk davasi)’

    Kanımca belgelerin güvenli bir şekilde saklanmasından ziyade,ordu bünyesinde irtaci faliyetleri bulunan grupların geldiği noktayı göstermesi bakımından oldukça büyük bir önem arzetmektedir…bkz.onurlu subay 🙂

    Cevapla

  6. Can Acar Says:

    Sayın merttalay,

    Haydar Baş’ın hiç şansı yok anlaşılan. Ya darbeci ya da intihalci.

    Bir bakalım. Balyoz belgelerindeki tutarsızlıkları açıklamak için iki seçenek var:

    1. belgeler sahte

    2. Haydar Baş aşırma yapmış ve Balyozcu askerler müneccim (isim değişikliklerini, vb. bilmişler) veya olağanüstü yetenekliler (belgelere yazdıkları çıksın diye yıllardır çalışıp hastanelerin falan isimlerini değiştirtiyorlar) ancak bu olağanüstü bilme veya olayları değiştirme yetenekleri onları Ergenekon davasına karşı nedense uyaramamış.

    Bilimsel düşünceye yabancı olmayanlar “her şeyin birbirine eşit olduğu bir ortamda, en basit açıklama doğruya en yatkın olandır” kuralını da bilirler (bakınız http://tr.wikipedia.org/wiki/Ockham'ın_Usturası veya http://en.wikipedia.org/wiki/Occam's_razor ) ancak özgür düşünemeyen veya özel bir hedefi olanlar en basit çözümü göz ardı edip gittikçe daha karmaşik senaryolar üretmeye devam ederler.

    Saygılarımla …

    Cevapla

  7. solmaz türk Says:

    Merttalay denilen kişi çok yırtınmış ama ne kadar yırtarsa yırtsın inandırıcı olamamış.Bana M.baransu adlı şahsı hatırlattı her nedense?

    Cevapla

  8. Bulent Murtezaoglu Says:

    Can bey, ucuncu bir ihtimal de var, o belgeyi yazan da Bas da ayni kaynaktan, nasil desek, yararlanmislar. Linkli evvelki girdilere bakmadim ama bu girdide zaten bunu HD yazmistir denmiyor, ideojisi iktidarda kendisi hapiste olacakti deniyor. O da garip bir sey tabii ama bu memlekette olmamis degil. Bu seferki girdide gordugumuz sey o zamanda yolculuk gosteren girdiler kadar acik/ikna edici degil. Ben hakim degilim tabii, bilemem hakimler nasil dusunurler, ama evvelki sahtekerlik alametleri benim icin kafi olacakken bu o kadar ikna edici olmazdi. Dedigim gibi intihal de, darbe yapanlarin kendi dediklerine benzer seyler diyenleri iceri atmalari da sasirtici degil bu memlekette. Occam amcanin bu durumda ne diyecegi o kadar da belli olmaz, cok basit olmayan aciklamanin deneysel destegi var cunku.

    Cevapla

  9. Can Acar Says:

    Bülent Bey,

    Konu Haydar Baş’ın ne yapıp yapmadığı değil. Kimse tartışılan iki, üç veya beş olasılığı soruşturup da bir sonuca varmıyor. Bu durumda en doğru çözüm en basit olanıdır. Kendimizi çeşitli senaryolarla kandırmayalım.

    Elinizde bir kağıt para var. Kağıdı normalden biraz kalın gibi, ortasında metal şerit yok, işiğa tutunca Atatürk silüeti de gözükmüyor. Buna sahte demek için daha kaç test gerekir? “Üzerindeki deseni aynı, hem de merkez bankası müdürünün imzası var, sakın gerçek olmasın” der misiniz? Belki de merkez bankasının kağıdı bitmiştir ya da basım hatası olmuştur. Kim bilir …

    Bu bir oylama değil. Kimin daha çok argümanı varsa o kazansın yarışması da değil. Eğer bir delilin gerçek olup olmadığı bile belli değilse ve o yüzden insanların özgürlüğü kısıtlanıyorsa bu durumun en kısa sürede açığa kavuşturulması gerekir. Yoksa demokrasi ve özgürlük geldiğini söyleyenlere kargalar bile güler.

    Saygılarımla …

    Cevapla

  10. merttalay Says:

    Can Bey,

    Korkarim sap ile sapani karistiriyorsunuz. Benim davanin tumu ile ilgili bir yorumum yok, spesifik post’lar uzerine yorum yapiyorum. Dava ile ilgili durusma zaten yakinda gorulecek, umarim mahkemede gercekler ortaya cikar. Ama su da var: Bu blog yazarlari davada sanik tarafidir, one surdukleri savlari olduklari gibi kabul etmek ozgur dusunce fikrinizle ne kadar bagdasiyor? Savciligin bu konular hakkinda ne karsilik verecegini biliyor musunuz? Veya su bilirkisi meselesi; hukukcu degilim fakat saniklarin kafalarina gore bilirkisi secip para karsiligi rapor yazdirmalari ne zamandan beri mahkemenin atadagi bilirkisiden daha guvenilir oluyor?

    Tabi ki bu bir oylama degil, fakat begensek de begenmesek de savcilik tarafindan acilmis bir dava var. Demokrasiden bahsetmissiniz, bana dunya demokrasileri icinde savcilar tarafindan darbe planlamakla suclanip, mahkemece kabul edilen bir davada bir numarali sanigin tutuksuz yargilandigi bir ornek verebilir misiniz?

    Cevapla

  11. Bulent Murtezaoglu Says:

    Can bey, yazdigimi bir daha okursaniz belki bir problem olmadigi ortaya cikar. O belgenin iddia edilen turden bir belge olmadigini ispatlamak icin kahinlik delilleri kafi diyorum, ima ettiginiz gibi kendimi kandirma gayreti icinde isem onu da dememem gerekirdi. Degil mi? Ses ettigim sey dar baglamda rasyonalite veya Occam vurgusu ile bir seyler denecekse o zemin ve cerceve icinde kalinarak ihtimalin ikiden ibaret olmadiginin da dikkate alinmasinin gerektigi idi (ucuncu ihtimali de soyledim zaten). Sizin sahte para orneginizden gidersek, elimizdeki paranin seridi yok ve isiga tutunca Ataturk yerine Miki Fare gozukuyor diye, ustundeki Cahit Arf resminin de belirli bir sekilde kopyalanmis olmasi gerekmiyor. Belki oyledir tabii, ama oyle olduguna ikna olmamizi zorlayan bir durum olmadigi gibi, daha genis baglamda o Miki Fare ‘ispat’ olarak zaten yeterli demek istemistim.

    Cevapla

  12. drunkenknight Says:

    Sayın Merttalay;

    öne sürülenler sav değil,savların yine iddianamedeki belgeler kullanılarak,bu belgelerdeki tutarsızlıklar ve çelişkiler bulunarak ki görülmemesi şayet belirli bir şekilde yönlendirilmiş değilseniz imkansız olan bilgilerdir. Ve içeride yatan insanların masumiyet karinesinin her halukarda da çiğnendiğinin kanıtıdır burada meydana gelen durum ise sanıklarının suçsuzluklarının ispatının istenmesidir…diğer bir nokta geçmişte yaşanmış olan hukuksuzlukların öne sürülerek şuanki duruma bir hafiflik bir nefes alma durumu yaratmak olsa olsa düşüncedeki çarpıklıktan kaynaklanır…

    Cevapla

  13. Fenerant Says:

    Sevgilimerttalay@
    “Tabi ki bu bir oylama degil, fakat begensek de begenmesek de savcilik tarafindan acilmis bir dava var. Demokrasiden bahsetmissiniz, bana dunya demokrasileri icinde savcilar tarafindan darbe planlamakla suclanip, mahkemece kabul edilen bir davada bir numarali sanigin tutuksuz yargilandigi bir ornek verebilir misiniz?”

    diye yorumda bulunmuşsunuz.

    Türkiye savcılık tarafından dava açılması istenen kaç hazırlık soruşturması mahkeme tarafından red edilmiştir. Yüzbinlerce dosya mahkeme tarafından kabul edilmiştir.Savculuk tarafından dava açılması istenen ancak mahkeme tarafından kabul edilmeyen dosya var mı? Türkiye de yoktur veya milyonda 1 bile değildir. Ama Demokratik ülke mahkemelerince dava açılması reddedilen dosya sayısı Türkiyenin kaç katı?

    Savcılık tarafından dava açılması istenen dosyalardan % 50 sinden fazlası beraat ile sonuçlanmasına ne diyeceksiniz? Avrupa da mahkumiyet ile sonuçlanan dosya oranı Türkiyenin kaç katıdır.

    Türkiye de bir Mahkemenin savcılığın talebini uygun görerek dava açması o kişilerin suçlu veya mahkum olacağına işaret etmez.

    “Savcilar tarafindan darbe planlamakla suclanip, mahkemece kabul edilen bir davada bir numarali sanigin tutuksuz yargilandigi bir ornek verebilir misiniz?” yorumunuza kımsen katılıyorum. Dünya ülkelerinde savcılıklar böyle bir açar ise mahkeme onu tutuklu yargılar.

    Ama; savcılığın dosyasındaki deliller hakkında mahkeme heyetinde ciddi şüpheler ve soru işaretleri var ise 1 numaralı sanığı bile tutuksuz yargılama yolunu seçerler

    Cevapla

  14. Can Acar Says:

    Sayın merttalay,

    Sap ve saman derken siz davaları karıştırdınız. En azından bu blog’a yansıdığı kadarıyla, Balyoz davasında sanık tarafının tuttugu bir bilirkişi yok. Sadece planın incelenmesi ile tespit edilen tutarsızlıklar yayınlanmakta.

    Kafes planı farklı bir dava. Bu dava ile ilgili CD’ler incelenmesi için sanık avukatları tarafında bir bilirkişiye gönderildi. Bu konuda yorum yapma yetim olduğunu düşünüyorum çünkü ben de bir bilişim givenliği uzmanıyım. Seçilen bilirkişi alanında uluslararası ün yapmış bir isim. İma ettiğiniz gibi para karşılığı rapor verecek birisi değil. Eğer bu raporu TÜBİTAK raporu ile karşılaştırırsanız sadece incelemeye yaklaşım ve teknik detay konusunda bile büyük bir profesyonellik farkı olduğunu göreceksiniz. Evet, TÜBİTAK’ın yanlış imaj göndermiş olma olasılığı var. Bu “hatayı” örtmek için kullandıkları “adli inceleme aracı çıktısı adli inceleme için kullanılamaz” bahanesi ise en iyi ihtimalle kendi amatörlüklerini ortaya çıkartıyor. Bu konudaki gelişmeleri de merakla bekliyorum.

    Tekrar konumuza dönelim. Sorunuza bir soru ile karşılık vermek istiyorum. Bana demokratik bir ülkede “darbe planı yapmakla” dikat edin darbeye teşebbüs demiyorum, sadece plan yapmakla suçlanıp da hakim karşısına çıkartılan bir kişi örnek gösterebilir misiniz?

    Düşünce özgürlüğü olan bir yerde herkes istediği konuda plan yapıp bunları tartışmakta serbest değil midir? Yoksa bir çok film, kitap ve senaryoyu da mahküm etmemiz gerekmez mi? Eğer bu planlar yasadışı bir eyleme dönüşürse o zaman tutuklama da yapılır, cezası neyse o da verilir.

    Saygılarımla …

    Cevapla

  15. Kurmanbek Allahverdiyev Says:

    Haydar Bas ulusalci midir, Nizam-i Alemci midir, fethullahci midir, bilmiyorum. Acikcasi hazirlandigi iddia edilen word ve excel dosyalari ile CD’nin TSK tarafindan mi, fethullahcilar tarafindan mi, Mehmet Baransu tarafindan mi yoksa Mickey Mouse tarafindan mi hazirlandigini da bilmiyorum, zira kendim gormedim, elle tutmadim, okumadim. Yalniz kim hazirlarsa hazirlasin o dokumanlarin 2008 yili icinde hazirlandigini bu blog sayesinde 100% anlamis oldum. Saygilar.

    Cevapla

  16. ata Says:

    Sn.merttalay, yorumların,muhakemen belli bir seviyeyi tutturamıyor.İnandığını, inandırma çalışması yapmaktan öteye gitmiyor.Somut veriler,maddi vakıalar,belgeler üzerinden yapılan blogdaki açıklamaları, hukukun genel prensipleri ile ( şüpheden sanık yararlanır,lehe delil toplama,delillerin kıymeti,neler delil olur-olmaz vs.) değerlendirmek sağlıklı olanı.Lütfen, bilgin olmayan konulara da dalıp, ahkam kesme ! iddianame ve eklerinde,2008 de değişen hastane (ve diğerleri) isimlerinin önceden bilinmesi benzeri garebetler ortada iken, başka bir garabeti ; “haydar baş a bu bilgiler askeriyeden sızmıştır belki !” ile açıklamaya kalkman, en azından komik ! sayfaları,gözleri,beyinleri “fuzuli işgal” eden durumundan çıkmanı dilerim,saygıyla …

    Cevapla

  17. Albatross Says:

    @merttalay,
    komigin otesinde gulunc duruma dustugunuzun farkindasiniz, ve neyin pesinde oldugunuz da inanin kimsenin umrunda olamaz gercekler burada belgeleriyle ispat edilirken.

    Bu davanin hangi sivil diktatoryanin altyapisinin kumpasi olmadigini gormeyenlere bir sey yapilamaz. Dani Rodrik hakli davasini Dreyfusvari uluslararasi mecralarda (CNN, Financial Times, the Economist, Huffington Post, NY Times, Le Monde, Der Spiegel, BBC vd.) surdururse bir kisinin tek basina tarikat cetesine karsi neler yapabilecegini gosterecektir.

    Cevapla

  18. drunkenknight Says:

    Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

    Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

    Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

    Esas hedef alınan bu sözlerin sahibidir…

    Cevapla

Yorum bırakın