“Siz o zaman neredeydiniz?” mantığı

İlk yazımızda belirttiğimiz gibi, bu blogun amaçlarından biri Turkiye’de liberal demokratik prensiplere inandıklarını söyleyen bazı yazarların son Balyoz operasyonları ile ilgili tavırlarını irdelemek ve tartışmak.  Biz bu operasyonlara şartsız bir şekilde—eldeki deliller ve kanıtlar ne olursa olsun—demokrasi adı altında alkış tutan zihniyeti anlamakta zorluk çekiyoruz. Bu zihniyet kendini liberal demokrasi ve hukuk devleti savunucularında gösterince ortaya hayli çelişkili bir durum çıkıyor.

Hasan Cemal bunun guzel bir örneği.  Geçtiğimiz gün çok etkileyici bir yazısı yayınlandı. Şu gunlerde hukuka aykırı görunen kimi olayları—yeterli delil yokken içeri atılmalar gibi—kınayanlara soruyor:

Türkiye’de hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
Hukukun ucu askere dokunduğu zaman…
Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
Hukukun ucu, darbecilere dokunduğu zaman…
Hukuk yok zulüm var demek ne zaman aklına geliyor?
Hukukun ucu, cuntacılara dokunduğu zaman…

Hasan Cemal ve benzer yazarların insan hakları ve hukuk devleti konusunda iki yüzlülük yapanları kınamalarını anlıyor ve buna katılıyoruz.  Bir yandan bazılarının haklarını çiğneyip, öte yandan başka zamanlarda başkalarının hak-hukuk savunucusu olanları tasvip etmek mümkün değil.

Ancak bu yerinde kınamalar hedef alınanların kendi haklarının çiğnenmesini göz ardı etmeye ya da tasvip etmeye dönüşürse o zaman bir demokrasi söylemi olmaktan çıkar, bir intikam söylemi halini alır.  Demokratik ilkelere inanlar, bu ilkeleri ihlal ettiklerini  sandıkları kişiler de dahil olmak üzere herkesin haklarını korumak zorundalar.

Bu noktada olay, Turkiye’de bir çok kişinin usulsuz bir şekilde tutuklanmasıdır.  “Bunlar zaten demokrasi karşıtı insanlardır, geçmişte demokrasi aleyhtarı faaliyetleri olmuştur, içeriye atılmayı hakediyorlar” diyerek bu gerçeği görmezden gelmek, hatta tasvip etmek demokrasi taraftarlarına yakışmaz.

Ankara Hukuk Fakultesinden Prof. Dr. Metin Feyzioğlu 11 Şubat 2009’da Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir yazısında ceza kanununda usul’un önemine şöyle dikkat çekiyor:

Usul, esasın giriş kapısıdır. Yanlış kapıdan, yanlış odaya girilir. Yanlış ve keyfi usuller, yanlış ve keyfi sonuçlara ulaştırır. Bu yüzden ceza muhakemesi kuralları ve ilkeleri, bir davanın esasının doğru çözülebilmesi için uyulması zorunlu kurallar ve ilkelerdir.

“Uygulanan usul hatalı olabilir ama biz esasa bakalım” şeklindeki bir yaklaşım, bırakınız 21. yüzyılda yaşayan bir ülkede, binlerce yıl önce, antikçağlarda Anadolu’da kurulmuş herhangi bir şehir devletinde dahi telaffuz edildiğinde eminiz tepkiyle karşılanırdı.

Balyoz davasındaki usul yanlışlıkları ne olursa olsun, ortadaki kanıtlarda eksikler ne olursa olsun, Cetin Doğan’a geçmiş faaliyetleri yuzunden “darbeci paşa” etiketi yapıştırıp, tutuklu yargılanmasına alkış tutanlar sonuç olarak Feyzioğlu’nun bahsettiği kabul edilmez bir zihniyeti yansıtmaktalar.  Eğer Batı Çalışma Grubunu’nun faaliyetleri suç kapsamına giriyorsa, adaletin gereği doğrudan o eylemleri yargılamaktır.  Balyoz davasında olduğu gibi düzmece belgelere dayalı usulsuz bir tutuklanma değil.

Bu ayrımı yapmayanlar demokratikleşme ve insan hakları söylemini bir kenara bırakıp, açıkça bir intikam arayışı peşinde olduklarını kabullensinler.

Belki de Hasan Cemal’in yazısını ve buna benzer diğer yazıları yanlış yorumluyoruz. Belki de bu yazarlar, Balyoz davasında yargılananların kişisel haklarının ve modern ceza hukuku kurallarının çiğnenmemesi gerektiği konusunda bizle hem fikirler.  O halde bu kalemlerden ortadaki kanıtları ve belgeleri soğukkanlı değerlendirdikleri yazıları okuyacağımız günleri bekliyoruz.

(Hasan Cemal’i tanır, sever, sayarız.  Türkiye’de görmek istediğimiz demokratik hukuk devleti’nin ana hatlarında hemfikir olduğumuzu sanıyoruz.  Bu yazımızın ona odaklanması, ona yüklenmek istediğimizden degil, tersine fikirlerine değer vermemizden ve kendisinin bu günlerde bir hayli rağbet gören bir görüş eğilimini iyi yansıtmasından kaynaklanıyor. Onun da bunu anlayışla karşılayacağını sanıyoruz.)

Abone Ol

Subscribe to our RSS feed and social profiles to receive updates.

One Comment ““Siz o zaman neredeydiniz?” mantığı”

  1. Celal Says:

    Hasan Cemal’i uzun yıllardan beri yazılarından ve kitaplarından tanırız.Son dönemde maalesef kimlik ve kişilik bunalımında gibi bir izlenim bırakıyor.Demokrat olmak kimsenin tekelinde değil.1980 öncesi bütün eski tüfekler(malûm eski solcular için kullanılan bir deyimdir) ve demokrat geçinenler darbe için sabah akşam kalem oynatıyorlardı.Bu gün ise içlerinde ceza evlerinde eziyet gören Ali Sirmen gibi gerçekçi ve dürüst olanlar dışında pek çoğu “tu kaka” diyor.Bakınız demokrasi çığlığı atanların çoğu ikinci cumhuriyetçiler,liboşlar,dönmeler.Sanki Atatürk Cumhuriyeti sona ermiş.Şahsen Çetin Doğan Paşa’nın aklanacağına,tertip peşinde olanların tarihe alınlarında kara çalıcılık lekesiyle geçeceklerine içtenlikle inanıyor ve temenni ediyorum.